1916 yılında başlamış kültürel ve sanatsal bir akımdır. Dada Dünya Savaşının
barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa ve
erotizme bir protesto olmuştur. Mantıksızlık ve varolan sanatsal düzenlerin
reddedilmesi Dada'nın ana karakteridir.
Jean Arp, Richard
Hülsenbeck, Tristan Tzara, Jacques
Magnifico, Marcel Janco ve Emmy Hennings’in
aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında
Zürih’te Hugo Ball’in açtığı kafede toplandı. Dada bildirisi de burada
açıklandı.
Dada isminin nereden geldiği konusunda kesin bilgi olmamakla
beraber Fransızca ’da oyuncak tahta at anlamına gelen "Dada" bu
kişilerin yarattığı edebi akımın ismi olarak seçildiği yönünde bir görüş
vardır.
Bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş,
hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan
etkilenir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin
akımıdır. Dada’cı yazarlar, kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak
istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe Karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini, pisliğini,
iğrençliğini, berbatlığını, rezaletliğini vurguluyorlardı. Dada neden, niçin
sorularına yanıt bulamayan negatif bir yaşama kavramıdır.
Resim sanatı dalında Dada’nın
gerçek temsilcisi Marcel Duchamp olmuştur. 1913 yılında New York’ta Armony Show’da
eserleri de sergilenen Duchamp’ın readymade’leri (hazır eserleri), örneğin bir
şişe kurutacağı, bir psivar bu sanatçının özgün yapıtlarındandır. Bunlar
gösteri yapıtlarıdır.
Toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil
ve biçimde yeni deneylere giriştiler. Çıkardıkları çok sayıda derginin içinde
en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve Andre Breton, Louis Aragon, Philippe
Soupault, Paul Eluard ile Georges
Ribemont-Dessaignes’in yazılarının yer aldığı de Litterature(dö
Literatür)'dü. Dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye
başladı. Dadacılar gerçeküstücülüğe (sürrealizm) yöneldi.