12 Mayıs 2012 Cumartesi

Dada


1916 yılında başlamış kültürel ve sanatsal bir akımdır. Dada Dünya Savaşının barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa ve erotizme bir protesto olmuştur. Mantıksızlık ve varolan sanatsal düzenlerin reddedilmesi Dada'nın ana karakteridir.
Jean Arp, Richard Hülsenbeck, Tristan Tzara, Jacques Magnifico, Marcel Janco ve Emmy Hennings’in aralarında bulunduğu bir grup genç sanatçı ve savaş karşıtı 1916 yılında Zürih’te Hugo Ball’in açtığı kafede toplandı. Dada bildirisi de burada açıklandı.
Dada isminin nereden geldiği konusunda kesin bilgi olmamakla beraber Fransızca ’da oyuncak tahta at anlamına gelen "Dada" bu kişilerin yarattığı edebi akımın ismi olarak seçildiği yönünde bir görüş vardır.
Bu akım, dünyanın, insanların yıkılışından umutsuzluğa düşmüş, hiçbir şeyin sağlam ve sürekli olduğuna inanmayan bir felsefi yapıdan etkilenir. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından gelen boğuntu ve dengesizliğin akımıdır. Dada’cı yazarlar, kamuoyunu şaşkınlığa düşürmek ve sarsmak istiyorlardı. Yapıtlarında alışılmış estetikçiliğe Karşı çıkıyor, burjuva değerlerinin tiksinçliğini, pisliğini, iğrençliğini, berbatlığını, rezaletliğini vurguluyorlardı. Dada neden, niçin sorularına yanıt bulamayan negatif bir yaşama kavramıdır.
Resim sanatı dalında Dada’nın gerçek temsilcisi Marcel Duchamp olmuştur. 1913 yılında New York’ta Armony Show’da eserleri de sergilenen Duchamp’ın readymade’leri (hazır eserleri), örneğin bir şişe kurutacağı, bir psivar bu sanatçının özgün yapıtlarındandır. Bunlar gösteri yapıtlarıdır.
Toplumda yerleşmiş anlam ve düzen kavramlarına karşı çıkarak dil ve biçimde yeni deneylere giriştiler. Çıkardıkları çok sayıda derginin içinde en önemlisi 1919-1924 arasında yayınlanan ve Andre Breton, Louis Aragon, Philippe Soupault, Paul Eluard ile Georges Ribemont-Dessaignes’in yazılarının yer aldığı de Litterature(dö Literatür)'dü. Dadacılık 1922 sonrasında etkinliğini yitirmeye başladı. Dadacılar gerçeküstücülüğe (sürrealizm) yöneldi.

Section d'Or



  • Section d’Or ( Fransızca’da “Altın Oran”) Puteaux Group olarak da bilinir. Ressamlar ve eleştirmenlerden oluşan bir gruptur.
  • Kübizmden türemiş olan Orphism (Fransız şair Guillaume Apollinaire tarafından kullanılmıştır) ile ilişkilendirilmiştir. Orphizm, Kübizm'den doğan 20'nci yüzyıl sanat akımıdır (koyu renkleri ve kontrastları kullanmayı sürdüren, fakat Kübizm'den daha yumuşak bir stilde)
  • 1912’den 1914’e kadar faaliyet göstermişlerdir.
  • 1912’de grup ilk sergilerini Paris’teki Galerie la Boétie’de açtı. Ayrıca Section d’Or adını taşıyan kısa ömürlü bir dergi de yayınladılar. 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla grup aktivitelerine son Verdi.
  • Grubun adı ressam Jacques Villon tarafından önerilmiştir. Villon’un matematiksel oranların etkisine karşı olan ilgisi bunda etkili olmuştur. Bu oranlardan birisi de Altın Orandır. Grubun adı Kübist artistlerin geometrik formlara duyduğu ilgiyi temsil eder.
  • Ana üyeler Robert Delaunay, Marcel Duchamp, Raymond Duchamp-Villon, Albert Gleizes, Juan Gris, Roger de La Fresnaye, Fernand Léger, André Lhote, Louis Marcoussis, Jean Metzinger, Francis Picabia, ve André Dunoyer de Segonzac’tır.



Der Blaue Reiter



  • Vasiyl Kandinsky ve Franz Marc'ın 1911'de Almanya'nın Münih şehrinde kurduğu ressamlar birliği.
  • Kandinsky ve Marc 1912'de, içinde plastik sanatlara ve müziğe yer verdikleri Der Blaue Reiter (Mavi Süvari) adında bir almanak yayınladılar ve iki sergi düzenlediler. Daha sonra Gabrielle Münter, Alexej Jawlensky, Marianne von Werefkin, Alfred Kubin, Paul Klee, Arnold Schönberg'in de katıldığı Mavi Süvari grubunun bildirgesi, dönemin entelektüel ortamında oldukça yankı uyandırdı. Sanatçılar yeni bir tinsel çağı haber verdiler. Bildirgede on dört ana makale vardı. Bu metinlerde Kandinsky ilk kez sanatçının doğayı kavraması ve saf estetik birliğe yönelmesindeki yegane aracı olarak gördüğü "içsel gereklilik"ten bahsetti.

  • Der Blaue Reiter'in 1912'de Münchner Galerie Thannhäuser'da yaptıkları sergiden sonra kendilerini uluslararası duyurmayı başardılar. Bunun üzerine Heinrich Campendonk, Robert Delauney ve Lionel Feininger bu guruba katıldılar.
  • 1905’te kurulan Die Brücke adlı ressamlar birliği gibi, Der Blaue Reiter stili realizm, naturalizm ve izlenimciliğe karşıydı.
  • Die Brücke ve Der Blaue Reiter ressam birlikleri Fransız Fovizm'ini ilham alarak Alman dışavurumculuğu oluşturmuşlardır. Bu konuda bu iki birlik fikir ayrılığına düştü. Die Brücke'nin ressamları dışavurumculukla, 19. yüzyılının güzel ve gerçekçi stiline karşı bir stil oluşturmak istemişlerdi. Amaçları, doğanın güzelliğinin ve çirkinliğinin renklerini ve şekillerini oldukça sert ve köşeli gösterip eski stili eleştirmekti. Der Blaue Reiter 'nın ressamları ise parlak, çok renkli, simetrik kompozisyonla ve dinlendirici renkler ve şekiller ile doğayı göstermek istiyorlardı.



Futurism (fütürizm)


  • Füturizm temeli İtalya olan 20.yy’ın başlarında ortaya çıkmış bir sanat akımıdır. Genelde güncel, çağdaş konseptleri ele almıştır (hız, teknoloji, gençlik, şiddet, arabalar, uçaklar vb)
  • Sadece İtalya’da değil, İngiltere ve Rusya’da da paralel hareketler ortaya çıkmıştır.
  • Fütürizm hemen hemen sanatın her dalını etkilemiştir (resim, heykel, seramik, grafik tasarımı, endüstriyel dizayn, tiyatro, film, moda, müzik, mimarlık)
  • Bu hareketin öncüleri İtyalyan Filippo Tommaso Marinetti, Umberto Boccioni, Carlo Carrà, Gino Severini, Giacomo Balla, Antonio Sant'Elia, Tullio Crali ve Luigi Russolo ile Rus Natalia Goncharova, Velimir Khlebnikov, ve Vladimir Mayakovsky idir.


Cubo- Fütürizm
1913 yılında itibaren Rusyada Kübizm'e etki eden ve gelişteren, Rus Fütürizmi'nin temel okuludur.
Cubo-Fütürizm Kübizm'in formları ve Fütürizm'in dinamikliğini esas almıştır. 
Kazimir Malevich tarzı geliştiren kişidir ve bu tarzı 1912'de imzalanan fakat 1913 yılında yapıldığı bilinen "The Knife Grinder" isimli eserinde görülebilir. Fakat Kazimir Malevich Suprematizm olarak adlandırılan ve objektif olmayan bir tarz benimseyerek bu tarzı reddetmiştir

Die Brücke


  • Dresden'de 1905'te kurulan Alman dışavurumcu sanat topluluğudur.Köprü anlamına gelmektedir.
  •  Kurucu üyeleri; Fritz Bleyl, Erich Heckel, Ernst Ludwig Kirchner ve Karl Schmidt-Rottluff tir.
  • Topluluğa sonradan katılanlar ise; Emil Nolde, Max Pechstein ve Otto Mueller'dir.
  •  Bu akım, sanatla yaşam rasında bir yakınlık kurmayı amaçlar.
  • 20. yüzyılda ortaya çıkan modern sanatın gelecekteki gelişmelerine temel oluşturan bu akım, dışavurumculuk akımını yaratmıştır.




Die Brücke bazen Fauves’le karşılaştırılır. İki akım da duyguların dışa vurumunda pek de doğal olmayan, canlı parlak renkler kullanır. Yine iki akımda da resimler basit, ham çizgilerle yapılır ve tamamen soyut çalışmalara  karşı bir antipati vardır
Erich Heckel (31 Temmuz 1883, Döbeln, Almanya-27 Ocak 1970, Radolfzell, Almanya) 
 Alman dışavurumcu ressam, heykelci ve özgün baskı sanatçısı. Özellikle çıplak figürleri ve manzara resimleriyle tanınır.
1904'te Dresden'de mimarlık öğrenimi görürken tanıştığı Karl Schmidt-Rottluff, Fritz Bleyl ve Ernst Ludwig Kirchner ile birlikte 1905'te Die Brücke (köprü) grubunu kurdu. İlk yapıtları Van Gogh'a duyduğu hayranlığı yansıtır. 1911'de Berlin'e yerleştikten sonra biçimci resimsel kompozisyonlara yöneldi. Bununla birlikte renk kullanımı ve çarpıtılmış mekân betimlemeleri aracılığıyla çarpıcı görüntüler yaratmayı başardı. "Göl Kıyısındaki Kadınlar" (1913; Wilhelm-Lehmbruck Müzesi, Duisburg, Almanya) adlı resmi gelecekçi ressamların kırılmış ışıklarla sağladıkları geçici etkilerin izlerini yansıtır.

Les Fauves


20.yy’ın başlarında Henri Matisse tarafından Fransa'da geliştirilen bir sanat akımıdır. Ancak ömrü kısa olmuştur 1900lerde başlamış, 1910 yılına kadar sürmüştür. Toplamda 3 sergi yapılmıştır bu konuyla ilgili
En önemli özelliği, tüpten çıkmış gibi çiğ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımıdır.
Matisse, Derain ve Vlaminck'in Paris'te açtıkları bir sergide ilk kez duyulmuştur.
 1905 yılında gercekleşen bu sergi modern resme birçok katkıda bulunmuştur. Sergiye gelenler daha önce hiç karşılaşmadıkları bir anlatımla karşılaşmışlardır. Tuval üzerine sürülmüş dogrudan renkler, bozuk perspektif gelenleri şaşırtmıştır.
Sergide bulunan ünlü eleştirmen Louis Vauxcelles bu gruba le fauves (vahşi hayvanlar) olarak hitap etmiştir. Akım adını buradan alır. Fovizm'de görsellik ön plandadır.
Expressionism’in bir çeşidi olarak da görülebilir.
“How do you see these trees? They are yellow. So, put in yellow; this shadow, rather blue, paint it with pure ultramarine; these red leaves? Put in vermilion.” Sözü bu akımın renk kullanım tekniğini açıklayan güzel bir örnektir.

Expressionism (dışavurumculuk)



Doğanın olduğu gibi temsili yerine, iç dünyanın ön plana çıkarıldığı 20. yüzyıl sanat akımı
Politik istikrarsızlık ve ekonomik çöküntü ortamında Almanya'da pozitivizm, naturalizm ve empresyonizm akimlarina karsi olarak ortaya çıkmıştır. 
19. yüzyıl gerçekçilik ve idealizmine karşıt anti-natüralist öznelliğe sahip bir bakış açısı içerir.
Dışavurumculuk daha önceden kullanılmış olsa da dışavurumculuk sifati sadece XX. yuzyil sanat eserlerine verilmektedir

Teknikler:
Bozulmuş çizgiler, şekiller ve abartılı renklerle sanatçının iç dünyası yansıtılır
Sivri keskin çizgiler, kırmızı ve tonları öfkeyi, dairesel oluşumlar, mavi ve tonları daha çok sakinliği vurgular
Edward Munch, Kirchner, James Ensor ve Oscar Kokoschka bu akımı takip eden sanatçılardır